PEYGAMBERIMIZ (A.S.)IN İBN ÜMMI MEKTUM YÜZÜNDEN UYARILMASI
Bir gün Peygamberimiz (a.s.) Kuneyş müşriklerinin ulularından, yanında bulunan[322] Velid b. Mugîre’yi[323] İslâmiyete davet ettiği[324] ve “Söylediklerimde bir sakınca görüyor musun?” diye sorduğu, onun da “Hayır!” dediği[325] ve Peygamberimiz (a.s.)ın onun Müslüman olmasını umduğu[326] bir sırada, âmâ İbn Ü mmi Mektum[327] geldi[328] ve:
“Yâ Rasûlallah! Beni irşad et![329] Allah’ın sana öğrettiği şeylerden, bana da öğret!” demeye,[330] kendisine Kur’ân okumasını Peygamberimiz (a.s.)dan isteyip durmaya başladı.[331]
İbn Ümmi Mektum’un böyle araya girip Peygamberimiz (a.s.)ın sözünü kesmesi,[332] Peygamberimiz (a.s.)ı sıktı, bunalttı.[333]
Kendisini meşgul ettiği,[334] Velid b. Mugîre’nin Müslüman olması hakkındaki ümidini boşa giderdiği için,[335] ona yüzünü ekşitti, ondan yüzünü çevirip ötekine yöneldi.[336]
İbn Ümmi Mektum isteğini çoğaltınca da, Peygamberimiz (a.s.) yüzünü ekşiterek bırakıp evine gitü .[337]
Bunun üzerine, Yüce Allah, indirdiği Abese sûresinde Peygamberimiz (a.s.)ı şöyle uyardı:
“Yüzünü ekşitip çevirdi, kendisine o âmâ geldi diye! (Onun halini) sana hangi şey bildirdi?
Belki o (senden öğrenecekleriyle günahlarından) temizlenecekti. Yahut, öğüt alacaktı da, (senin) bu öğüt(ün) kendisine fayda verecekti.
(Amma, zengin olduğu için) kendisini müstağni gören (adam yok mu?) İşte, sen onu karşına alıyor (ona yöneliyor)sun!
Halbuki, temizlenmemesinden (imana gelmemesinden) sana ne? Amma, sana koşarak gelen kişi, o (Allah’tan) korkar olduğu halde, sen onu bırakıp da (öteki ile) oyalanırsın.
Sakın (bir daha böyle yapayım deme!) Çünkü, o (Kur’ân) bir öğüttür! Binaenaleyh, onu dinleyen beller.
O (Allah katında) çok şerefli, kadri yüce, tertemiz kılınmış sahifelerdedir.
Kıymetli, sevgili, takva sahibi katiplerin elleriyle (yazı İm ıştır).”[338]
Bundan sonra, Peygamberimiz (a.s.) İbn Ümmi Mektum’a ikram eder,[339] kendisiyle konuşur; “Bir hacetin var mı?”[340]”Birşey ister misin?” diye sorar;[341] “Merhaba,[342] Rabbimin bana kendisi yüzünden itab buyurduğu kişi!” diye iltifatta bulunurdu.[343]